Üniversitemizde 3 Aralık Dünya Engelliler Günü Paneli Düzenlendi
3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle Üniversitemiz Eğitim Fakültesi Nurettin Topçu Konferans Salonu’nda ''3 Aralık Dünya Engelliler Günü Paneli'' düzenlendi
3 Aralık Dünya Engelliler Günü Paneli’ne Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erman Yükseltürk, akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı. Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven moderatörlüğünde yapılan panelde; Prof. Dr. Nuray Taştan, Doç. Dr. Hanife Kocakaya ve Doç. Dr. Fatıma Zeynep Belen konuşmacı olarak yer aldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programın açılış konuşmasını Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz yaptı.
Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, ''Üniversitemizde bütün birimlerimizde hemen hemen her gün farklı etkinlikler yapıyoruz. Bu aslında yaşayan bir organizma olduğumuzun bir göstergesidir. Sadece ders vermekle veya araştırma yapmakla kalınmıyor. Bugün içerisinde bulunduğumuz ilk etkinlik akabinde olacak etkinlikler de çok değerli, özel etkinlikler. Özel gereksinimli bireyler, kendi ülkemizde de bütün dünyada da birlikte yaşadığımız, aynı havayı teneffüs ettiğimiz, aynı sokakta birlikte olduğumuz, aynı evi paylaştığımız, aynı iş yerlerini paylaştığımız ve birlikte hayatı adımladığımız arkadaşlarımız. Yaşı benimle aynı olanların hatırlayacağı yıllarda neredeyse toplumda hiç görünürlüğünün olmamasına çalışılan bireylerin, ülkemizde ve dünyada gününün farkındalığını yaşayacağımız '3 Aralık Dünya Engelliler Günü' hepimiz için çok değerli. Ben, yarım yüzyılı devirmiş birisi olarak gençlik yıllarımda yayınlanan televizyon haberleri hatırlarım. Engelli çocuğunu yatağa bağlayan anneler ve babalar vardı. Sokağa, komşuya, düğüne, cenazeye çıkarmak istemeyen anneler ve babalar vardı. O dönemlerde özel gereksinimli bireyler için ‘özürlü’ kavramı kullanılırdı. Özür deyince aslında aklımıza bir kusur geliyor. Özel gereksinimli olmak asla bir özür değildir. Cenab-ı Hakk'ın takdir ettiği bir kader var. Bu kaderin içerisinde bazen doğduğumuzda bazen daha sonrasında karşılaştığımız olaylar var. 'Yazı' deriz ya hepimizin bir yazısı var. Bu anlamda aslında hepimiz birer engelli adayıyız. Aldığımız nefesi vermenin, verdiğimiz nefesi almanın garantisinin olmadığı bir ömür senedini taşıyoruz. Bir sonraki konuşmaya benim engelli gelme ihtimalim var. Dolayısıyla bugün ne kadar çok konuşsak, ne kadar çok etkinlik yapsak hakkını veremeyiz. Kuşkusuz şuna işaret etmekte yarar var. Bir günlük veya bir haftalık kutlamalar esasen problem çözmeye yönelik değil, farkındalık yaratmak ve var olan farkındalığı biraz daha arttırmak için vardır. Engelli durumunu üç ayrı kategoride değerlendirebiliriz. Özel gereksinimli bireyin kendisi, ailesi ve toplum diye üçe ayırabiliriz. Kendisinin yaşadıkları, ailenin yaşadıkları ve birlikte yaşadığımız toplumun yaşadıkları var. Benim yeğenlerimden birisi özel gereksinimli. 40 yaşlarında köyde yaşıyor ve hayat dolu. Yarın ben veya daha yakınımda aynısı olabilir. Toplum vurgusunu bu yüzden yaptım. Ailede veya yakınlarımızda olmayabilir ama aynı sokağı, aynı ofisi, aynı üniversiteyi ve aynı dersliği paylaşan arkadaşlarımız olduğu için toplumun genelindeki farkındalık düzeyi son derece önemlidir. Çok şükür benim bahsettiğim çocukluk yıllarında yatağa bağlanan engelliler, ayıpmış gibi saklanan engellilerden bugün bütün dünyada kendilerinden söz ettiren hale geldik. Örneğin şampiyonluklara doymayan Ampute Milli Takımımız, Yüzme Sporcusu Sümeyye Boyacı ve bizim öğrencimiz maraton koşan Burak. Onlarla artık o kadar iç içe geçtik ve beraberiz ki hiçbir şekilde onların bizden ayrı olmadığını biliyor ve hissettiriyoruz. Özel gereksinimli bireylere yapabileceğimiz en büyük kötülük sözle veya beden dilimizle acımaktır. O kişilerin bizden hiçbir eksikliği yok. Bazı yetilerinde kısıtlılık var. Bu tür etkinliklerin farkındalık düzeyini yükseltecek etkinlikler olduğunu biliyorum. Hocalarımı da bu etkinlikten dolayı tebrik ediyorum. Katılımınızdan dolayı sizlere teşekkür ediyorum.'' ifadelerini kullandı.
Açılış konuşması sonrasında panele geçildi.
Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven, özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin sosyal, ekonomik ve psikolojik pek çok sorunla karşı karşıya kaldığını belirterek ebeveynlik stresi yaşadıklarını belirtti. “Bu panelin amacının özel gereksinimli bireylerin ailelerinin yaşadıkları sorunları psikolojik bakış açısıyla ele almak ve psikolojik, dini başa çıkma yöntemlerini sunmaktır.” dedi.
Doç. Dr. Hanife Kocakaya, özel gereksinimli bireylere bakanların kültürel yapı ve değerlere göre şekillenmekle birlikte çoğunlukla kadınlar (anne, eş, kız) olduğunu belirterek bakım verme sürecinin bireyin hayata dair plan ve beklentilerini değiştirdiğini, aile içi rolleri yeniden şekillendiğini ve ekonomik güçlüklere sebep olabildiğini ve bu durumun da beraberinde bakım yükünü getirdiğini belirtti. Kocakaya, “Bakım yükü; bakım verenlerin üstlendiği bakımın ortaya çıkardığı, psikolojik sıkıntı, sağlık problemleri, ekonomik güçlükler, sosyal problemler, aile ilişkilerinin bozulması ve çaresiz hissetme gibi olumsuz sonuçlar olarak tanımlanabilir.” dedi. Bakım verenlerin yaşadığı ruhsal güçlüklere değinen Kocakaya, majör depresif bozukluk, anksiyete bozuklukları ve tükenmişlik sendromunun en sık görülen sorunlar arasında olduğunu söyledi. “Bu bağlamda bu bireylerin bakım yüklerinin azaltılması ve ruhsal hastalıklardan korunmaları için fiziksel, sosyal veya ruhsal sağlık sorunlarıyla ilgili tamamlayıcı ve bütünleştirici sağlık uygulamalarına yoga, meditasyon, dua etme gibi uygulamalara yönlendirilmelidir. Ayrıca sosyal açıdan desteklenmeli ve diğer aile bireylerinin de sürece dâhil edilmesi konusunda desteklenmelidir.” dedi.
Prof. Dr. Nuray Taştan, özel gereksinimli bireylerin ailelerinin toparlanma gücünü ve tanılamadan eğitim alma aşamalarına kadar yaşadıkları süreci anlattı. Bu süreçte kabullenme ve eyleme geçmenin önemini vurguladı. Taştan, “Özel gereksinimli çocuğu olan ailelerin yaşadıkları psikolojik sorunlarla baş etmede kaynaklarını çeşitlendirmeleri, öz bakımları, rutinleri, uyku ve beslenme alışkanlıkları ile sosyal destek mekanizmalarının aktif olması son derece önemlidir.” dedi.
Engelsiz Yaşam Birimi Koordinatörü ve İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Fatıma Zeynep Belen, özel gereksinimli bireylerin ailelerinin anlam dünyalarını dinden destek alarak yeniden yapılandırmalarının önemine vurgu yaptı. Toplum tarafından yanlış anlaşılan kavramlara değindi. Değerleri yanlış yorumlamanın psikolojik sağlığı olumsuz etkilediğini belirtti. Ailelerin kullandığı olumlu ve olumsuz dini başa çıkma etkinliklerine değinen Belen, “Olumlu dini başa çıkma etkinlikleri olarak olarak ailelerin Allah’a yönelme, namaz kılma, dua etme, sadaka verme, Kur’an okuma vb. kullandıklarını söyleyebiliriz.” dedi.
Program, panelistlere teşekkür belgelerinin takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.